Bu ülkede zenginleri duyurmak çok zor ne zaman Zengin doyduysa fakiri doyurmak kolaydır.
Zenginliğin Açlığı ve Refahın Paradoksu
Bir ülkenin kaderi, sadece topraklarının bereketi veya sanayisinin gücüyle değil, aynı zamanda toplumunun nasıl bir bütünlük içinde hareket ettiğiyle de şekillenir. İlginç bir şekilde, bazen en çok doymuş görünenler, en büyük açlığı taşıyor olabilir. Zenginlik, maddi imkanların ötesinde bir doyumsuzluk yaratabilir; sürekli daha fazlasını isteme, asla yeterince sahip olamama durumu.
Bu ülkede, ‘zengini doyurmak’ deyimi, sadece maddi bir doyumdan bahsetmez. Zenginlerin gözü açlığı, onların topluma olan katkılarının ve sorumluluklarının bir göstergesi olarak da ele alınabilir. Zengin kesim, toplumun lokomotifi olarak görülür ve onların refahı, genel anlamda ülkenin kalkınmasına işaret eder. Ne var ki, bu durum bir paradoksu da beraberinde getirir. Zenginlerin daha fazla kazanması ve harcaması, ekonominin canlanmasına katkı sağlayabilir; ancak bu, fakir kesimin göz ardı edilmesi anlamına gelmemelidir.
Refahın gerçek ölçüsü, toplumun her kesiminin ihtiyaçlarının karşılanması ve her bireyin potansiyelini gerçekleştirebilmesidir. Zenginlerin doyumu, onların topluma olan katkılarıyla ölçülmeli; fakirlerin açlığı ise, toplumun adalet ve eşitlik ölçütleriyle değerlendirilmelidir. Gerçek refah, maddi imkanların ötesinde, toplumsal dayanışma ve karşılıklı destekle mümkündür.
Bu nedenle, zenginlerin doyumu, sadece onların kendi bolluğu olarak değil, aynı zamanda toplumun genel refahına katkıda bulunma sorumluluğu olarak görülmelidir. Zenginlerin gözü açlığı, toplumun diğer kesimlerine olan duyarlılıklarını ve paylaşma arzularını yansıtmalıdır. Böylece, zenginlerin doyumu, toplumun her kesiminin refahına hizmet eden bir araç haline g
elebilir.