Deniz seviyesinden 4 bin metre yükseklikteki platoda, eksi 20 derecelik soğuk rüzgarda, dünyanın en yüksek vahşi doğasındaydılar, bambu çubuklar ve küçük kürekler kullanarak kum ve çakılları eliyorlardı, toz ve kiri süpürüyorlardı ve Çin ulusunun binlerce yıl boyunca temaslarının, etkileşimlerinin ve entegrasyonunun şifresini kazıyorlardı...

Onlar Tibet Özerk Bölgesi Arkeolojik Araştırma Ofisi’nde çalışan Tibetliler ve Hanlardan oluşan kadın arkeoloji ekibi. Bu araştırma ofisinde 7’si kadın ,10 personel görev yapıyor.

Ekip 1,2 milyon kilometrekareden fazla geniş bir araziyle, kışın dondurucu soğuğuyla, kemikleri uyuşturan fırtınalarla ve güneşin yakıcı sıcağıyla mücadele etmek zorunda...

Tibet’ten bir kadın arkeolog, Tibet’in Rikazi şehrinin Jilong ilçesindeki bir mağarada araştırma yürütüyor. Yolun bir tarafında 500 metreden derin bir uçurum var.

Koşulların en zor olduğu karlı yaylada neden bir “kadın arkeoloji ekibi” kuruldu?

Arkeoloji ekibi, 2019 yılının Ağustos ayından Kasım ayına kadar Tibet’in Ali bölgesindeki Sandalungo ve Gebuselu adlı iki mezarlığın kalıntılarını kazdı. İki mezarlığın arasındaki mesafe yakın olduğu için ekibin altı kadın üyesi üç ay boyunca hep birlikte yaşadı ve çalıştı.

Ekip, adı geçen iki mezarlıkta art arda önemli arkeolojik bulgular elde ettiler ve bu durum medyanın ilgisini çekti. Kameralar bu altı kadına yönelince, “Yayladaki Kadın Arkeoloji Ekibi” yavaş yavaş halk tarafından tanınır hale geldi.

Arkeoloji çalışmalarına yaptıkları önemli katkılardan dolayı, bu kadın arkeoloji ekibi, “Ulusal Birliği İlerletme Model Kolektifi” gibi birçok ödüle layık görüldü ve Tibet arkeolojisinin parlayan bir yüzü haline geldi.

Kışın soğuğunda ve yazın kavurucu sıcağında tarihin izlerini gün ışığına çıkardılar

Yayla kadınlarından oluşan arkeoloji ekibinin yaptığı iş, diğer arkeologlarınkiyle aynı: Yüzlerce, hatta binlerce yıllık arkeolojik alanları kazmak, bambu çubukları, kürekler ve fırçalarla toprak katmanları arasına sıkışmış kültürel mirasları teker teker gün yüzüne çıkarmak.

Aradaki tek fark çalışma ortamı. Yüksek irtifa, yetersiz oksijen, dondurucu soğuk rüzgar, insanoğlunun ayak basmadığı ıssız vahşi doğa... Yüksek rakımlı bölgelerde hava soğuk ve oksijen yetersizliği sağlık açısından ciddi sıkıntılara yol açabilir. Rüzgar cilde değdiğinde sanki bıçak kesiği gibi acı verir. Kırda bütün gün çalıştıktan sonra üsse dönen ekip üyelerinin yüzleri tamamen tozla kaplı ve kendileri yorgun bir haldedir. Ama bu yorgunluk onları yıldırmaz, aksine o gün çıkardıkları kalıntıları çeşitlerine göre sınıflandırma ve arşivleme çalışmalarını tamamlayana kadar dinlenmeyi düşünmezler.

Çin’in güneydoğusundaki Guangdong eyaletinin Foshan şehrinden ekip üyesi Tan Yunyao, 2018 yılında üniversitenin arkeoloji bölümünden mezun olduktan sonra arkeoloji laboratuvarında kariyerine başladı. Tan Yunyao çalışmaları hakkında şöyle konuştu: “Bazı örnekleri gece yarısı toplamamız gerekir ve bu nedenle  yıldızları izlemek neredeyse alışkanlığımız haline geldi. Ali bölgesindeki arkeoloji çalışmalarım sayesinde yıldızlara bakmayı büyük bir tutkuyla sevmeye başladım. Ali bölgesi, belki de gökyüzüne daha yakın olduğu için geceleri Samanyolu çok parlak, dolayısıyla yıldızlı gökyüzüne bakmak için belki de dünyadaki en iyi yerdir.”

Tibetli ekip üyesi Danzengbaiyun, finans sektöründe beyaz yakalı çalışan olarak konforlu bir yaşama sahip olmasına rağmen, her zaman kendini boşlukta gibi hissediyordu. Danzengbaiyun, beklenmedik bir şekilde arkeoloji ekibine katıldıktan sonra, kendisi ve takım arkadaşları şiddetli rüzgara ve güneşin yakıcı etkisine rağmen, asla pişmanlık duymadı. Arkeolojik çalışmalar ona memleketinin tarihini öğrenme fırsatı sunarken, aynı zamanda memleketine karşı tarifsiz bir yakınlık duygusu hissettirdi.

Bölgede kazılan cesetlerin kemikleri üzerinde yapılan genetik testler, 100 bin yıl önce Tibet’in batısına göç eden atalarımızdan bazılarının Çin’in kuzeyinden, bazılarının ise Güney Asya’dan geldiğini ve bu göçün kültürel çeşitliliğini yansıttığını gösteriyor. Aynı zamanda, arkeoloji ekibi tarafından birçok bölgede yapılan kazılardan elde edilen kalıntılar, Orta Ova bölgesinin tarzına tamamen uyumludur. Bu da, tarihteki Tibet kültürünün Han kültüründen derinden etkilendiğini kanıtlıyor.

2022 yılında Tibet Müzesi’nin yeni şubesi açıldı. Ekip üyeleri müzeyi ziyaret etti. Danzengbaiyun, Tibet’in tarih öncesi dönemine ait özel sergi salonunda, dönemin arkeolojik kazılarında kendisinin çıkardığı bir çömleği hemen fark etti. Çömlek, Tibet’in muhteşem kültürünün yolculuğunu ortaklaşa anlatan diğer sergi eserleriyle birlikte spot ışığı altına konmuştu.

Çin ulusu 5000 yıldan fazla geçmişe sahip büyük bir ulustur ve tüm etnik gruplar ortaklaşa anavatanın geniş topraklarını inşa etmiştir. Plato kadın arkeoloji ekibi tarafından kazılarda çıkarılan eserler, Çin ulusunu oluşturan bu büyük ailenin “aynı soydan ve aynı kalpten” olduğunu kanıtlıyor.

Hibya Haber Ajansı