Bir ülke düşünün… Haritada yeri var, halkı var, tarihi var. Ama ordusu yok, silahı yok, hava savunma sistemi yok. Bir millet düşünün… Çocukları var, yaşlıları var, anneleri-babaları var. Ama ne koruyanı var ne de koruyacak gücü. Gazze’den bahsediyoruz. İsrail’in en ileri teknolojik silahlarıyla, bombalarıyla, dronlarıyla hedef aldığı, neredeyse açık hava hapishanesine çevrilen Gazze’den…

Bu coğrafyada yaşamak, her gün ölümle tokalaşmak demek. Çünkü İsrail sadece askeri hedefleri değil, hastaneleri, okulları, camileri, kiliseleri, çocuk parklarını ve mülteci kamplarını da hedef alıyor. “Terörle mücadele” adı altında yürütülen bu saldırılar, aslında topyekûn bir yok ediş planının parçası. İsrail’in arkasında ise sadece teknolojik gücü değil; Avrupa’nın siyasi desteği, Amerika’nın silah sevkiyatı ve ne yazık ki birçok Müslüman ülkenin sessizliği var.

Gazze’nin karşısında 21. yüzyılın en gelişmiş ordularından biri var. Dünyanın birçok ülkesinden destek gören bir güç. Ama Gazze’nin elinde sadece 25.000 üyeli, 15.000 silahlı direnişçiyle ayakta kalmaya çalışan Hamas var. Evet, Hamas birçok ülke tarafından tartışmalı bir yapı olarak görülüyor. Ancak şunu kabul etmek gerek: Bu halk, İsrail’in karşısında var olmaya çalışıyor. Ellerinde ne hava savunma sistemi var ne tank ne top. Ama iradeleri var, direnişleri var, inançları var.

Peki ya çevredeki Müslüman ülkeler? Ya ümmet bilinciyle hareket ettiğini söyleyen liderler? Sessizler. Gıda yardımı bile İsrail’in izniyle geçiyor. Ambargo altında bir şehirden bahsediyoruz. Elektriği kesik, suyu sınırlı, ilaç bulmak neredeyse imkânsız. Ama hâlâ nefes alıyorlar. Hâlâ ayakta duruyorlar. İşte asıl mucize bu.

Gazze, bugün dünyanın vicdanını tartan bir terazidir. Kim ne kadar insan, kim ne kadar Müslüman, kim ne kadar adil… Hepsi bu sınavdan geçiyor. İsrail bombalıyor, dünya izliyor. Batı dram diyor, ama öteye gitmiyor. Müslüman ülkeler dua ediyor, ama harekete geçmiyor.

Gazze bir ülke. Toprağı var, halkı var. Ama ordusu yok, tankı yok. Komşu ülkeleri var, ama yardım eden yok. Düşmanları çok, dostları suskun. Ama bir gerçeği haykırıyorlar: “Biz buradayız. Varız. Varlığımızı kabul etmeyenler bile bizi yok edemedi.”

Ve biz, bu çağın tanıkları olarak şunu sormalıyız kendimize: “Biz Gazze’ye ne yaptık?” Çünkü Gazze yalnız değil, sadece yalnız bırakıldı. Ve tarih bir gün bu suskunluğun da hesabını soracak.