Gurur, insanın kendine duyduğu saygının, değerinin ve onurunun bir yansımasıdır. Bu duygu, bizi başı dik yaşatır, haksızlığa karşı dirençli kılar, karakterimizi biçimlendirir. Gurur; ne kibirdir, ne de burnu havadalık. Gerçek gurur, kişiliğin ta kendisidir.

Bir kadının gururu yoksa, kadınlığı da zedelenir. Kadın olmak, sadece biyolojik bir kimlik değildir. Bir duruş, bir zarafet, bir asalet meselesidir. Gururunu yitiren bir kadın, önce kendini unutur, sonra başkalarının gölgesinde yaşamaya başlar. Oysa gururuyla ayakta duran bir kadın, dünyayı bile yerinden oynatacak güce sahiptir.

Bir erkeğin gururu yoksa, erkekliğini sorgulamak gerekir. Çünkü erkeklik, sadece fiziksel bir güç değil; sözünde durmak, sorumluluk almak, onurlu yaşamakla ilgilidir. Gurur, bir erkeğin omurgasıdır. O omurga kırıldığında, geriye sadece boş bir beden kalır.

Bugün, toplum olarak belki de en çok yitirdiğimiz şey gururdur. İnsanlar bir makama ulaşmak uğruna karakterinden ödün veriyor, kadınlar "hoş görülmek" için kendilerini feda ediyor, erkekler "daha çok sevilmek" uğruna eğilip bükülüyor. Ama unutmamak gerekir ki, insanın eğilmesi gereken tek yer, vicdanının önüdür. Onun dışında başı dik yürümek, gururla yaşamak gerekir.

Gurur, insanın aynasıdır. O aynaya baktığında kendini görmüyorsan, zaten çoktan kaybolmuşsun demektir.