Suriye'de Alevilere Yönelik Katliam,Uluslararası Sessizliğin Gölgesinde Bir İnsanlık Krizi.

Dünya, bir kez daha sessizliğe gömüldü. Suriye’de, Lazkiye ve Tartus başta olmak üzere Alevi köyleri hedef alınırken; çocuklar, kadınlar, yaşlılar vahşice katlediliyor. Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve benzeri çetelerin sistematik saldırıları, mezhepsel bir soykırımın açık işaretlerini taşıyor. Ancak ne küresel medya ne de uluslararası kuruluşlar bu trajediye hakkıyla yer veriyor. İnsan hakları bayraktarlığı yapan Batılı devletler, bu kanlı sahneyi yalnızca uzaktan izlemekle yetiniyor.

Aleviler Neden Hedef Alınıyor?

Suriye’de Aleviler, tarih boyunca iktidarın ve muhalefetin ortasında sıkışmış bir topluluk olarak varlık mücadelesi verdi. Rejimle özdeşleştirilmeleri, onların sürekli hedef haline getirilmesine zemin hazırladı. Ancak bu topluluk yalnızca Esad’ın siyasi mirasının değil, aynı zamanda kadim bir kültürün ve inancın temsilcisi. Bugün, silahlı gruplar tarafından yürütülen saldırılar, yalnızca bir savaş taktiği değil; etnik ve mezhepsel temizliğe dayalı bir yok etme stratejisidir.

Lazkiye ve çevresindeki köylerde yaşananlar, tarihte Bosna, Ruanda ve Irak’ta gördüğümüz vahşetin bir tekrarına dönüşüyor. İnsanlar evlerinden zorla çıkarılıyor, infaz ediliyor, cesetleri sokaklara bırakılıyor. Raporlara göre, katledilen 400’ü aşkın sivil arasında çocuklar ve kadınlar da var. Tecavüzler, toplu mezarlar ve yakılan köyler, bize vahşetin ne denli büyük olduğunu gösteriyor.

Uluslararası Toplumun İkiyüzlülüğü

Peki, neden kimse konuşmuyor?

Suriye söz konusu olduğunda, uluslararası aktörler insan haklarını değil, çıkarlarını ön planda tutuyor. ABD ve Avrupa Birliği, yıllardır Suriye’de “demokrasi” söylemiyle hareket ettiğini iddia ederken, Alevilere yönelik katliamları görmezden geliyor. Batı basını, “muhalif” grupların işlediği insanlık suçlarını örtbas etmeye devam ediyor.

Birleşmiş Milletler ise her zamanki gibi etkisiz. BM’nin “soykırım” ve “insanlığa karşı suç” tanımlarını kullanmaktan kaçınması, bu sessizliğin ardında politik hesaplar olduğunu gösteriyor. Oysa bu saldırılar, açıkça bir topluluğu hedef alan kitlesel kıyımlardır ve uluslararası hukuk çerçevesinde yargılanmalıdır.

Müslüman Dünyası ve Bölgesel Güçlerin Sorumluluğu

Bu vahşet karşısında yalnızca Batı değil, İslam dünyası da sessiz. Ortadoğu ülkeleri, İran ve Arap ülkeleri, kendi siyasi hesaplarıyla bu katliamı görmezden geliyor. Oysa bölgedeki mezhep çatışmalarını önlemek için en büyük sorumluluk, bu ülkelerin omuzlarındadır.

İsrail’in hava saldırıları, İran destekli milislerin varlığı ve ABD, İsrail, İran ve Ortadoğu ülkeleri -Rusya arasındaki gerilim, bölgedeki kaosu daha da büyütüyor. Ancak bu güçlerin hiçbiri, Alevi sivillerin katledilmesine karşı net bir duruş sergilemiyor. Tam tersine, mezhepçi politikalarla yangına körükle gidiliyor.

Sessizlik Suç Ortaklığıdır!

Bugün Suriye’de yaşananlar, insanlığın vicdan testidir. Sessiz kalan herkes, bu suçların ortaklarıdır.

Şimdi harekete geçme zamanı:

BM ve insan hakları örgütleri,

Alevilere yönelik katliamları derhal soruşturmalıdır.

Bölgesel güçler, mezhepsel nefreti körükleyen politikalarını terk etmelidir.

Medya ve sivil toplum, bu vahşeti görünür kılmak için sesini yükseltmelidir.

Unutmayalım: Bugün susarsak, yarın bu sessizlik başka bir halkın ölüm fermanına dönüşecektir.

Tarih, bu zulme göz yumanları da katiller kadar suçlu ilan edecektir.

— Çünkü suskunluk, cellatların zafer çığlığıdır!