25 Kasım Dünya uluslararası Kadına Şiddeti kınama günüdür.Şiddet insan doğasına aykırı olan bir yönelimdir.Zaman içersinde sahip olma egemenlik kurma insan emeğini sömürme yaklaşımı ortaya çıkınca bunu şiddet yoluna başvurarak gerçekleştirme anlayışı gelişmiştir.
Şiddet lanetlidir.bağrında her türlü kötülüğü taşır talan eder yok eder öldürür yerinden yurdundan Kadının en çok uğradığı saldırı.Tecavüz Tacizdir Bu durum şiddettin baskının egemen anlayış aracılığıyla toplumun yarısı olan kadın üzerinde yürütülür.hale gelirse bir politik tutum hali demektir işte tüm dünyada yaşanan manzara budur.Bu toplumun yarısı olan kadının hakkını hukukunu tanımamaktır.
Kadın ANADIR Evrende yaşamın devamı için insanlığa beşiklik yapandır.insanı doğurup büyüten ve toplumsal yaşama hazırlayan beşiktir.Savaşlarda en büyük acıyı yaşayan yine kadındır
Bu çerçevede 25 Kasım Kadının çığlığıdır.amaç sadece bugünü hatırlamak olmamalı yaşanan düzeye bakıldığında kadına şiddet insanlığa şiddettir.zira insanlığı yaşama hazırlayan kadındır.öyle ise kadın kendisine uygulanan şiddeti bugün de haykırırken Erkeğe düşen en büyük görev özeleştiri yapmak olmalıdır.Ancak kadın kaybettiği noktadan bu şekilde çıkabilir.erkeğin görevi güç ve destek vermek olmalıdır.
Kadın özgür olmadan başta erkeğin ve tüm toplumun özgür olması mümkün değildir özgürlüğün olmadığı yerde ise ne Demokrasi gelişir ne insan haklarından bahsedilir.Eğer toplumun yarısı özgür değilse toplumun tümü özgür olamaz.Tabi bu özgürlüğü sadece felsefi belirlemelerle açıklamak yada dile getirmek sorunu çözmüyor.Özgürlüğün en temel sonucu ekonomiktir.yani insan emeğinin karşılığı alınabilmelidir yani herkes kendi emeği üzerinde hakkının ve hukukunun sahibi olmalıdır.Aksi halde özgürlük sadece soyut bir kavram olarak kalır.
Bir kez daha ortaya çıktı ki kadın her türlü baskıdan şiddetten kurtulmadıkça toplum bir bütün olarak baskıdan kurtulamaz ve gerçek anlamda özgürlüğü yaşayamaz.Kadına şiddettin her türlüsünü kınamak ve karşı durmak bir insanlık görevidir.