KURTARIN DİLİNİZİ ISIRĞAN OTLARINDAN
Mustafa MIZRAK

KURTARIN DİLİNİZİ ISIRĞAN OTLARINDAN

Bu içerik 1380 kez okundu.

Yeryüzünde insan neslinin ilk olarak ortaya çıktığı bölgenin Doğu Afrika olduğuna dair çeşitli bilimsel çalışmalardan elde edilen sonuçlar vardır. Kaynakların birçoğu, evrimci görüşü savunan kişi ve kuruluşların görüş ve düşüncelerini içermesine rağmen, esasında Adem’in evrim sonucu olmadan yeryüzünde belirdiğini destekleyen bilgilerdir.

 

Genleri inceleyerek, atalarımızın izledikleri coğrafik yolun başlangıcının Afrika’ya, türlerimizin şafağına kadar uzandığını görebiliriz. Sonra iki kişiyi ele alıp genlerini karşılaştırdığımızda, onların daha yakın zamanlı muhtemelen Afrika’nın dışında yaşamış bir ortak ataya sahip olduğunu görebiliriz. Dahası, artık bu ataların nerede yaşadıkları ve anayurtlarını ne zaman terk ettikleri de kanıtlanabilir.

 

 

İnsan üretim ilişkilerinin tarihsel evresinde ortaya çıkmıştır. İnsanı diğer canlılardan ayıran tasarlayarak yapılan çalışma faaliyeti olmuştur. Hayvan besinini doğadan hazır olarak alır, üretmez. Tek kişinin olduğu yerde çalışma olmayacağı gibi ilişki ve iletişim de olmaz. İlişki ve iletişimin olmadığı yerde ise dil ve düşüncenin gelişmesi olanaksızdır.

Dilin, üretimle ve çalışmayla ilişkisi kurulduğuna göre dili yaratanın halk ve çalışanlar olduğunu söylemek mümkündür. Dilin sözcük repertuarı da üretim ilişkileri sırasında, sosyal ve güncel yaşam etkinlikleri aracılığıyla değişime ve dönüşüme uğrar. Dili geniş halk toplulukları üretmiş olsa da onu geliştiren, disipline eden, kurallarını yaratan ve bilimini yapanlar bilim adamlarıdır. Dil ekonomik ilişkilerle sıkı bir birliktelik gösterdiğine göre dinamiktir. Çünkü fiziksel ve sosyal dünyanın tek değişmeyen değişimdir.

 

 

Değişme kategorisi diyalektik felsefenin de temel ilkesidir. İlişkiler zenginleşip yoğunlaştıkça dil de buna ayak uydurmak zorundadır. Üretim ve dünyanın sınırları olmadığı gibi dilin sınırları da yoktur. Dil sadece ekonomik birimler gibi bir altyapı öğesi olmadığı için devrimler yoluyla da değişmesi kolay değildir. Sözcük dağarcığı, harf tercihi ve bunların kullanım tarzı, bunlarla üretilen eserlerin niteliği değişse bile dilin yapısının değişmesi mümkün değildir. Bu yüzden de devrimlerle de olsa dilin yapısal özelliğini değiştirmek kolay değildir.

• Öküzlerle domuzlar konuşabilselerdi, konuları hep ot ve yem olurdu. Mideleri için yaşayan insanlar da onlardan farksızdır.

 

SEVGİYLE KALIN ÇÜNKÜ SEVGİNİZ YOKSA İÇİ BOŞ ÇINLAYAN BİR BAKIR KAPTAN FARKINIZ OLMAYACAKTIR.

 

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Bakan Yerlikaya: Organize suç örgütlerine yönelik 289 operasyonda 757 şahıs tutuklandı
Bakan Yerlikaya: Organize suç örgütlerine yönelik 289 operasyonda 757 şahıs tutuklandı
MSB: Son bir haftada 38 terörist etkisiz hale getirildi
MSB: Son bir haftada 38 terörist etkisiz hale getirildi